20 Mart 2015 Cuma

Yalçın Tosun Söyleşisi (14.Kitap Ağacı Buluşması Değerlendirmem)

Merhaba,

Vermiş olduğum sözlere rağmen farkındayım ki çoktan görünmedim yine ortalıkta. Beni besleyen durumlar olsa da bu arada, yeniden bir söyleşi değerlendirmesi için buralardayım.

Yalçın Tosun'la Kitap Ağacı topluluğu sayesinde bir araya gelme fırsatı buldum. Bu benim 2. Kitap Ağacı katılımımdı. Daha önceki yazımda topluluğu ayrıntılı anlattığım için bu sefer topluluktan ziyade, topluluk sayesinde beni ciddi anlamda beslediğini düşündüğüm bir yazardan: Yalçın Tosun'dan söz edeceğim. Yalçın Tosun, itiraf etmem gerekirse yakın zamana kadar duyduğum bir yazar değildi hatta hala kendisini okuma şansı da bulamadığımı çekinerek söylüyorum.


Tüm bunlara rağmen söyleşi bana çok keyif verdi. Yalçın Tosun'un enerjisi ve öykülerinde sıkça yer verdiği konular beni fazlasıyla kendine çekti ve söyleşi öncesi kurulan standlardan hemen gidip kitabımı aldım ve imza sırasına girdim. Bu yazımda da aslında yazarın bende uyandırdığı hislerden ziyade kendi sarf ettiği cümlelerden alıntılar sunmak istiyorum ki bu yazıyı okuyanlar yazarın enerjisini hissetme şansı bulamasalar da ne demeye çalıştığımı az çok anlayabilsinler. Kendi sözlerime burada son verip, sözü Tosun'a bırakıyorum:

"Saf okur olmak çok özel bir şey. Çoğu yazar kitapları basıldıktan sonra pişmanlık duyar. Çünkü hiçbir zaman saf okur olamayacaktır artık."

"Kitap okurken, yazar olacağım diye okumadım. Kitap okuma sevdamdan dolayı kalabalık bir evde büyüdüğüm halde, bir dönem kendime ait bir odam oldu."

"En büyük eleştirmen, okumaktır."

"Yazar olmaktan çok, yazdığım şeylerle ilgileniyorum. Yazarken dış dünyayı ve okurları düşünmüyorum. Yazdığım konuları ben seçmiyorum, benden çıkan şeyleri yazıyorum. Her yazarın bir derdi, rahatsız olduğu bir şeyleri vardır. Beni rahatsız eden şey: İkiyüzlülük. Bir de her yazar okumak istediğini yazar derler. Ben ölümü, kavuşamayışı, yoksulluğu, cinsel kimlik arayışını okumayı seviyorum."

"Eşcinseller ilgimi çekti. Çünkü onları farklı bir tür gibi görüyoruz. Kadınlar, çocuklar ilgimi çekti. Çünkü onları hep ezdik, toplumun dışına bir yerlere attık. Oysaki nihayetinde hepimiz insandık, insanız."

"Herkesin hoşuna giden öyküler yazmaktan çok korktum. Yazmak bir soyunma biçimidir. Bu da cesaret gerektirir. Hele ilk kitaplar biraz daha mahremdir, ilk kez okur karşısına çıktığınızda daha kırılgan ve çıplak hissedersiniz. Zamanla deriniz biraz kalınlaşır."


Görüşmek üzere...